Mağarasının güvenli duvarları ardındaki uçsuz bucaksız dünya ile daha minik bir yavruyken tanışır Beyaz Diş, açlıkla ilk imtihanında öğrenir et yasasını… Derken insanla tanışır, onu efendisi -tanrısı- bilip vahşi yaşama sırt çevirir ve özgürlük yerine esareti seçer. Bundan sonra da hırçın, yalnız, sevgiden yoksun ve kendi türüne düşman bir hayvan olana dek yoğrulur hamuru. Ta ki sevgi dolu bir tanrı sayesinde iyiliğin, sevginin gücünü ve kendini keşfedene dek.
“Avlanmaya çıkan annesine de eşlik etmeye başlamıştı. (…) Kendisine özgü belirsiz yöntemlerle et yasasını da öğreniyordu. İki tür yaşam vardı: Kendi yaşamı ve diğerlerinin yaşamları. Kendi yaşamı annesiyle kendisinden oluşuyordu. Diğer yaşamlarsa hareket eden her şeyi içeriyordu. (…) Yasayı belirleyen işte bu sınıflandırmaydı. (…) Yaşamın amacı etti. Yaşam etin ta kendisiydi. Yaşam etle besleniyordu. Yiyenler ve yenilenler vardı. Yasa yemek ya da yenilmek idi. Bu yasayı yavru hazırlamamış, şartlarını belirlememişti elbette. Ahlaki açıdan değerlendirmiyor, hatta üzerinde kafa bile yormuyordu; hiç düşünmüyor, sadece yaşıyordu.”
Mağarasının güvenli duvarları ardındaki uçsuz bucaksız dünya ile daha minik bir yavruyken tanışır Beyaz Diş, açlıkla ilk imtihanında öğrenir et yasasını… Derken insanla tanışır, onu efendisi -tanrısı- bilip vahşi yaşama sırt çevirir ve özgürlük yerine esareti seçer. Bundan sonra da hırçın, yalnız, sevgiden yoksun ve kendi türüne düşman bir hayvan olana dek yoğrulur hamuru. Ta ki sevgi dolu bir tanrı sayesinde iyiliğin, sevginin gücünü ve kendini keşfedene dek.
“Avlanmaya çıkan annesine de eşlik etmeye başlamıştı. (…) Kendisine özgü belirsiz yöntemlerle et yasasını da öğreniyordu. İki tür yaşam vardı: Kendi yaşamı ve diğerlerinin yaşamları. Kendi yaşamı annesiyle kendisinden oluşuyordu. Diğer yaşamlarsa hareket eden her şeyi içeriyordu. (…) Yasayı belirleyen işte bu sınıflandırmaydı. (…) Yaşamın amacı etti. Yaşam etin ta kendisiydi. Yaşam etle besleniyordu. Yiyenler ve yenilenler vardı. Yasa yemek ya da yenilmek idi. Bu yasayı yavru hazırlamamış, şartlarını belirlememişti elbette. Ahlaki açıdan değerlendirmiyor, hatta üzerinde kafa bile yormuyordu; hiç düşünmüyor, sadece yaşıyordu.”